loader image
Soybağının Kurulması Davası - Avukat Yalçın Kılıç Hukuk ve Danışmanlık

Soybağının Kurulması Davası

Aile bağlarımızın duygusal yönleri dışında hukuki yönlerinin de olduğunu söylemek gerekmektedir. Bu doğrultuda; hukuki yönde en başta gelen husus soybağıdır. Türk Hukukunda soybağı kavramının hukuki boyutu önemlidir. Çünkü; soybağı, bireyin kimliğinin temelini oluşturmasının yanı sıra, miras, nafaka ve velayet gibi pek çok hukuki sonucu da beraberinde getiren hayati bir olgudur. 

Bu doğrultuda; soybağının kurulması davası, özellikle babalık davası, Türk hukukunda önemli bir yere sahiptir ve çocuğun kimliği ile geleceği açısından hayati sonuçlar doğurmaktadır. Bu davalarda geçerli olan süreler, hak kayıplarının önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. 

Bu sebeple; bu yazımızda, Türk Hukukunda soybağının ne anlama geldiğini, hangi yollarla kurulduğunu ve özellikle soybağının kurulması davasının hukuki boyutunu detaylı bir şekilde ele alacağız.

Soybağı Nedir?

Soybağının kurulması davasını anlamak için, öncelikle soybağının ne anlama geldiğini bilmek gerekmektedir. Soybağı nedir? sorusunun TDK (Türk Dil Kurumu) sözlüğünde, doğrudan bir karşılığı bulunmamaktadır. Diğer Türkçe sözlükler “soybağı”  kavramını “soy, baba soyu, nesep.” şeklinde tanımlamıştır. Aslında; “soybağı” ifadesi eski TMK (Türk Medeni Kanunu)’daki “nesep” kavramına karşılık gelmektedir. Yani, kanun koyucu, eski TMK’daki “nesep” kavramını Türkçeleştirme ve sadeleştirme çalışması ile ortaya çıkan yeni bir hukuki kavramdır. Bu sebeple; yukarıda da belirttiğimiz üzere TDK’nın Güncel Türkçe Sözlüğü’nde “soybağı” sözcüğünün karşılığı yoktur. Çünkü; soybağı, TDK‘ya göre Türkçe’de var olan bir kelime olmayıp, TMK’da yer alan soybağı, hukuki bir terimdir. Bu sebeple; TDK sözlüğünde aynı anlama gelmese de benzer sözcük olarak “kan bağı” yer almaktadır.

“Soybağı” terimi, Türk hukukunda hem geniş hem de dar anlamda kullanılmaktadır. Bu doğrultuda geniş anlamıyla soybağı, bir kişinin kendi atalarıyla arasındaki biyolojik ve doğal bağlantıyı ifade etmektedir Bu sebeple; bu tanım, kişinin kökenlerini ve neslini kapsayan, kuşaklar arası genetik ve doğal bir ilişkiyi ifade etmektedir. Bu geniş kapsam, miras hukuku gibi alanlarda, kişinin mirasçılarını belirlemede ve aile tarihini anlamada önem taşımaktadır. Zira; miras hukuku, kan bağı esasına dayanarak mirasçıları tayin eder ve bu bağ, kişinin sadece ebeveynleriyle değil, aynı zamanda daha önceki nesillerle olan ilişkisini de kapsamaktadır.

Dar anlamda soybağı ise, hukuki açıdan daha merkezi bir öneme sahiptir. Özellikle; bir çocuk ile annesi ve babası arasındaki bağlantıyı ifade etmektedir. Bu dar tanım, TMK’nın düzenlemelerinin temelini oluşturur ve çocukların hukuki statüsünü, ebeveynleriyle olan hak ve yükümlülüklerini doğrudan etkiler. Örneğin, çocuğun velayeti, nafaka hakkı ve soyadı gibi konular bu dar anlamdaki soybağı üzerinden belirlenmektedir. Yani; dar anlamda soybağı, bir kişinin anne ve babası arasındaki bağdır. Başka bir deyişle; dar anlamda soybağının çocuk ile ana ve baba arasındaki bağlantıdır. Bu kapsamda; TMK’da soybağı, dar anlamıyla TMK m. 282-334 arasında düzenlenmiştir. Bu durum, kanun koyucunun öncelikle çocuğun anne ve babasıyla olan hukuki ilişkisini ele aldığını ve bu ilişkinin hukuki çerçevesini çizdiğini göstermektedir. Bu maddeler, soybağının nasıl kurulacağını, hangi hukuki sonuçlar doğuracağını ve bu bağın nasıl sona erebileceğini detaylı bir şekilde düzenlenmektedir.

Soybağı Kavramının Tarihi Gelişimi ve Bağlamı

Yukarıda da belirttiğimiz üzere; TMK yürürlüğe girmeden önce, eski TMK’da soybağı kavramı “nesep” terimi ile ifade edilmekteydi. Bu tarihi terminoloji, eski hukuki metinlerin incelenmesinde ve geçmişe yönelik hukuki değerlendirmelerde önem taşımaktadır. Zira; o dönemde kullanılan kavramların ve hukuki sonuçların günümüzden farklılıklar gösterebileceği unutulmamalıdır.

Eski kanun, soybağını “sahih nesep” (evlilik içi doğan çocuklar için kurulan soybağı) ve “gayri sahih nesep” (evlilik dışı doğan çocuklar için kurulan soybağı) olmak üzere 2’ye ayırmaktaydı. Bu ayrım, evlilik içi ve evlilik dışı doğan çocukların hukuki statüleri arasında önemli farklılıklara yol açmaktaydı. Ancak, mevcut TMK  ile bu ayrım tamamen kaldırılarak tek bir “soybağı” kavramı benimsenmiştir. Bu değişiklik, tüm çocukların hukuki açıdan eşit haklara sahip olması yönünde önemli bir adım olmuştur. 

Mevcut TMK, özellikle evlilik birliği dışında dünyaya gelmiş olan çocukların hukuki durumlarını iyileştirme ve onları daha fazla koruma amacını gütmüştür. Eski TMK aile birliğinin korunması fikrini daha ön planda tutması sebebiyle, evlilik dışı doğan çocuklar evlilik içi doğan çocuklarla eşit haklara sahip değildi. Yeni kanun bu eşitsizliği gidererek, çocuk haklarının korunmasına daha fazla önem vermiştir. Bu yaklaşım değişikliği, batı ülkelerindeki benzer gelişmelerle de paralellik göstermekte ve evlilik dışı ilişkilerin sonuçlarının çocuklara yüklenmemesi gerektiği fikrini yansıtmaktadır.

Soybağı Nasıl Kurulur?

Kanun koyucu, mevzuatta soybağının kurulmasına ilişkin genel hükümleri düzenlemektedir. Bu kapsamda; kanun koyucu, çocuk ile anne ve baba arasındaki hukuki bağın hangi yollarla kurulabileceğini açıkça belirtmektedir. Böylece; kanun koyucu mevzuatta soybağının farklı şekillerde tesis edilebileceğini ve hukuki dayanağını ortaya koymaktadır.

Bu doğrultuda; Türk Hukukuna göre soybağı temelde “anne ile kurulan soybağı”, “baba ile kurulan soybağı” ve “evlat edinme yoluyla soybağının kurulması” olmak üzere 3 şekilde incelenmektedir. (TMK m. 282) Çünkü; hukuk sistemimize göre bir çocuğun babası ile olan hukuki bağı annesi ile olan hukuki bağının kurulması arasında bazı farklar vardır. Ayrıca; evlat edinme de özel bir soybağı kurulması yoludur. Bu doğrultuda; söz konusu farklar aşağıdaki gibidir:

Anne (Ana) ile Çocuk Arasında Soybağının Kurulması

Anne ile soybağı doğumla birlikte kurulur. Yani; Çocuk ile anne arasındaki soybağı, doğum olayıyla kendiliğinden kurulmaktadır. Bu, doğal ve hukuki bir gerçeği ifade etmektedir. Bu sebeple; Bu sebeple; çocuk ile annesi arasındaki soybağı için herhangi bir hukuki işlemin yapılmasına gerek yoktur. Yani; herhangi bir hukuki işleme gerek duyulmaz. Hukukumuzda “anne her zaman bellidir” ilkesi geçerlidir. Böylece; bu ilke, biyolojik bağın hukuki olarak da doğrudan tanınmasını sağlamaktadır. Bu sebeple; Türk Medeni Kanunu’na göre çocuk ile anne arasındaki soybağı doğumla birlikte kendiliğinden kurulur ve doğumun evlilik içinde olup olmaması bu durumu değiştirmez.   

Baba ile Çocuk Arasında Soybağının Kurulması

Çocuğun babası ile arasındaki hukuki bağın kurulması anne ile olduğu kadar kolay olmayabilmektedir. Çünkü; çocuk ile babası arasındaki soybağının kurulması, doğum olayı gibi doğal bir olaydan söz edilememektedir. Genellikle; hayatlarımızda alışılmış olan durum evlilik içinde doğan çocukların doğuştan babası ile oluşan soybağı ise de, başka ihtimaller de karşımıza çıkabilmektedir. İşte, hukuk bu ihtimallerde devreye girmektedir. Bu sebeple; bu durumda, yalnızca hukuk tarafından kabul edilen durumların gerçekleşmesi halinde mümkündür.

Anne (Ana) ile Evlilik  Yoluyla Baba ile Çocuk Arasında Soybağının Kurulması (Babalık Karinesi)

Babalık karinesi, evlilik içinde veya evliliğin sona ermesinden itibaren belirli bir süre içinde doğan çocuğun babasının kim olduğu konusunda önemli bir hukuki varsayım ortaya koymaktadır. Böylece, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Kanun koyucu, söz konusu 300 günlük süreyi insan gebeliğinin ortalama süresini dikkate alarak belirlemiştir. Dolayısıyla;  bu hüküm ile, evlilik birliği içindeki çocukların babalarının belirlenmesinde hukuki bir kolaylık, istikrar  ve kesinlik sağlamaktadır. (TMK m.285) 

Böylece; evlilik içerisinde doğan çocuk ile baba arasında otomatik olarak soybağı kurulmaktadır. Ayrıca; Çocuğun doğduğu veya ana rahmine düştüğü sırada annesiyle evli olan erkeğin babalığı karine olarak kabul edilmektedir. (TMK m.285) Evlilik birliği devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Yani; anne ile evlenme sonucu çocuğun evlilik içinde doğması yahut çocuğun evliliğin bitiminden itibaren 300 gün içinde doğması babalık karinesinin kurulması için yeterlidir. Evliliğin bitiminden itibaren 300 günlük öngörülen süre azami hamilelik süresine bağlı olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, evlilik bitmiş olsa bile bitiş tarihinden itibaren 300 gün sonra doğan çocuk üzerinde soybağı kurulur.

Diğer taraftan; evliliğin sona ermesinden sonra 300 günden fazla bir süre geçtikten sonra doğan çocuğun babasının da, annenin evlilik sırasında hamile kaldığının ispatlanması halinde koca olabilmektedir. Böylece; hamileliğin uzun sürmesi gibi özel durumlarda da babalık bağının kurulabilmesine olanak tanımaktadır. Kocanın gaipliğine karar verilmesi durumunda ise, 300 günlük süre ölüm tehlikesi veya son haber alma tarihinden itibaren işlemeye başlamaktadır. Bu düzenleme, gaiplik durumunda babalık karinesinin başlangıç zamanını netleştirerek hukuki belirsizlikleri gidermeyi amaçlarmaktadır.  

Ancak, bu karine mutlak değildir ve “soybağının reddi davası” yoluyla çürütülebilir. Soybağının reddi davası, kocanın baba olmadığını kanıtlaması durumunda açılabilir.  

Tanıma Yolu İle Kurulan Soybağı

Tanıma yolu evlilik birliği içerisinde doğan çocuklara karşı değil aksine evlilik dışı doğan çocuklar üzerinde kurulmak istenilen soybağı yoludur. Böylece; evlilik dışı doğan bir çocuğun babası, yasal koşullara uygun olarak tek taraflı bir irade açıklamasıyla çocuğu tanıyarak soybağı kurabilir. 

Tanıma yoluyla soybağının kurulabilmesi için, kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulması gerekmektedir. Bu doğrultuda; kanun koyucu, mevzuatta evlilik dışı doğan çocuğun babası tarafından tanınmasına ilişkin şartları ve şekli düzenlemektedir. Böylece; kanun koyucu, biyolojik babanın çocuğunu hukuken tanıması için gerekli prosedürleri ve koşulları belirlemiştir. (TMK m. 295) Bu kapsamda; tanıma, babanın nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusuyla ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla gerçekleşmektedir.  Bu farklı yöntemler, babanın çocuğunu tanımasını kolaylaştırmak ve çeşitli durumlara uygun seçenekler sunmak amacıyla öngörülmüştür. 

Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir. Bu hüküm, küçük veya kısıtlı olan babaların hukuki ehliyetlerinin tam olmaması sebebiyle, bu kişilerin yapacakları tanımanın geçerli olabilmesi için yasal temsilcilerinin onayını şart koşmaktadır. Bu, hem tanıyan kişinin hem de çocuğun menfaatlerini korumayı amaçlamaktadır.

Tanıma hukuka uygun yapıldığında geçmişe dönük çocuk ile baba arasında soybağı kurulmuş olur. Bu doğrultuda;  bu hukuki işlem ile, evlilik dışı doğan çocukların babalarıyla hukuki bir bağ kurmalarını sağlamaktadır. Böylelikle; çocuğun haklarını güvence altına alınmaktadır.

Diğer taraftan; başka bir erkekle soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz. Bu koşul, çocuğun hukuki olarak birden fazla babasının olmasını engellemek ve soybağı ilişkilerinde karışıklığı önlemek amacıyla getirilmiştir. Eğer çocuğun başka bir erkekle kurulmuş bir soybağı varsa, bu bağın öncelikle hukuken ortadan kaldırılması gerekmektedir ki yeni bir tanıma işlemi geçerli olabilsin.

Hakimin Hükmü İle Kurulan Soybağı

Baba ile çocuk arasında soybağının diğer yollarla kurulamadığı durumlarda, mahkeme kararıyla soybağı tesis edilebilir. Böylece,m anne ile çocuğun ayrı ayrı olarak yahut birlikte babaya karşı açacakları davada hakimin hükmü ile de soybağı kurulabilmektedir.

Bu genellikle babalık davası yoluyla olmaktadır. Babalık davası, çocuk ile baba arasında soybağı kurulması için açılır ve bu dava sonucunda mahkeme, babalığın tespitine karar verebilir. 

Ayrıca; soybağı davası ile baba ile çocuk arasında bağın kurulduğu gibi aynı zamanda var olan soybağın artık olmasının istenmemesi yahut hiçbir zaman soybağının olmadığı düşünülmesi gibi olaylarda açılacak dava olan soybağının reddi davasına da değinmek gerekmektedir.

Evlat Edinme Yoluyla Soybağının Kurulması

Kanun koyucu, mevzuatta soybağının evlat edinme yoluyla da kurulabileceğini belirtmektedir. (TMK m. 282) Bu kapsamda; evlat edinme, biyolojik bağı olmayan kişiler arasında hukuki bir aile ilişkisi kurulmasını sağlayan özel bir hukuki süreçtir. Bu süreç sonucunda evlatlık ile evlat edinen arasında soybağı meydana gelmektedir.

Tüm bu açıklamalar aşağıdaki tablodaki gibi özetlenebilir:

Ebeveyn İlişkisiEvlilik İlişkisiKurulma Yöntemiİlgili Hüküm
Anne-ÇocukEvlilik içi ve dışıDoğumTMK m. 282/1
Baba-ÇocukEvlilik içiAnne ile EvlilikTMK m. 282/2 ve 285
Baba-ÇocukEvlilik dışıTanımaTMK m. 282/2 ve 295
Baba-ÇocukEvlilik dışıHâkim Hükmüyle (Babalık Davası)TMK m. 282/2 ve 301
Ebeveyn-ÇocukEvlilik içi ve dışıEvlat EdinmeTMK m. 282 ve ilgili evlat edinme hükümleri

Soybağı Kurulması Davası Nedir?

Soybağının kurulması davası nedir? sorusunun cevabı, “Türk hukukunda çocuk ile baba arasındaki hukuki soybağının çeşitli nedenlerle kurulamadığı durumlarda açılan bir davadır.”  Bu dava uygulamada genellikle, “babalık davası” olarak da adlandırılmaktadır. 

Çünkü; soybağı davasının amacı çocuk ile baba arasındaki hukuki ilişkinin kurulmasıdır.  Yani; bu davanın amacı çocuk ile baba arasından soybağının kurulması ve babalık karinesinin ortaya çıkarılmak istenmesidir.  Bu sebeple; bu dava, özellikle evlilik dışı doğan çocukların babalarıyla hukuki bir ilişki kurmalarını sağlamak için açılmaktadır.

Bu davayı açma hakkı, Türk Medeni Kanunu’na göre öncelikle anneye ve çocuğa aittir. Çocuk ergin ise, davayı kendisi de açabilmektedir. Dava, babaya karşı açılmaktadır. Eğer baba ölmüşse, dava babanın mirasçılarına karşı açılabilmektedir. Bu sebeple; diğer bir deyişle, soybağının kurulması davası (babalık davası), çocuk ile babası arasındaki hukuki ilişkinin mahkeme kararıyla tesis edilmesini amaçlayan ve genellikle anne veya çocuk tarafından açılabilen bir davadır.

Mahkeme, babalık davası sonucunda, çocuk ile baba arasında soybağının kurulmasına karar verebilir. Mevzuat, bu tür davaların yasal dayanağını oluşturur. (TMK m. 301) Davada, babanın çocuğun doğumundan önceki 300 ile 180’inci günler arasında anne ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılmaktadır. Davacının sadece bu ilişkinin varlığını kanıtlaması yeterlidir. Ancak bu karine, babanın baba olmasının imkansızlığını veya başka birinin baba olma olasılığının daha yüksek olduğunu ispatlayarak çürütülebilmektedir.

Soybağının Kurulması Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Soybağının kurulması davasında hak ve zaman kaybı yaşamamak için davanın yetkili ve görevli mahkemede açılması gerekmektedir. Soybağının kurulması davasında görevli ve yetkili mahkeme aşağıdaki gibidir:

Soybağının Kurulması Davasında Görevli Mahkeme Hangisidir?

Soybağının kurulması davası, diğer adıyla babalık davası, aile hukukundan kaynaklanan bir davadır.  Bu sebeple; soybağının kurulması davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Ancak, aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde bu davalar asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla görevlidir.

Soybağının Kurulması Davasında Yetkili Mahkeme Hangisidir?

Yetkili mahkeme, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesidir. (TMK m. 283) Yani, davayı açan veya davalı olan kişilerden herhangi birinin dava açıldığı tarihteki veya çocuğun doğduğu tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılabilmektedir.

Soybağının Kurulması Davasında Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?

Soybağının kurulması davası, evlilik dışı doğan bir çocuğun biyolojik babası ile arasındaki hukuki ilişkinin mahkeme kararıyla belirlenmesi sürecidir. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken pek çok önemli husus bulunmaktadır.

Öncelikli olarak, eğer çocuğun başka bir erkekle soybağı ilişkisi varsa, öncelikle bu bağın mahkeme kararıyla ortadan kaldırılması (soybağının reddi davası) gereklidir. Ayrıca; babalık davasının vekille, yani avukat aracılığıyla yürütülebilmesi için vekile, vekâletnamede özel yetki verilmesi gerekmektedir. Zira babalık davası şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir. Yerleşik Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5902 Esas, 2021/8046 Karar, 03.11.2021 Tarihli Kararı:

“Davalılar … ve … vekili Av. …’ın dosya içerisinde bulunan vekâletnamesi genel vekâletnamedir. Açıkça yetki verilmemiş ise vekil, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez (HMK m. 74). TMK’nin 301. maddesine göre, evlilik haricinde doğan çocukla baba arasındaki soybağı hakim hükmüyle kurulabilir. Bunu sağlayan dava ise babalık davasıdır. Babalık davası, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir. Buna göre; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74. maddesi gereğince adı geçen davalı vekilinden babalık davasını takip edebilmesi için özel yetkiyi içeren vekâletname istenmesi…”

Diğer taraftan; babalık davası açan anne, bu dava ile birlikte veya ayrı bir dava yoluyla, babadan veya babanın mirasçılarından belirli giderlerin karşılanmasını da talep edebilir. (TMK m. 304) Bu giderler, doğum masraflarını, doğumdan önceki ve sonraki 6 haftalık geçim giderlerini ve gebelik ile doğumun gerektirdiği diğer zorunlu harcamaları kapsamaktadır. Bu düzenleme, evlilik dışı bir çocuğun dünyaya gelmesiyle annenin karşılaştığı maddi yüklerin babası tarafından da paylaşılmasını amaçlar. Annenin bu maddi hakları talep edebilmesi, babalık davasının sadece hukuki bir bağ kurmaktan öte, aynı zamanda ekonomik sonuçları da olan bir süreç olduğunu göstermektedir.  

Soybağının Kurulması Davasını Kimler Açabilir?

Kanun koyucu, çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkeme kararıyla belirlenmesini talep etme hakkını açıkça anneye ve çocuğa tanımaktadır. (TMK m. 301) Bu hüküm, evlilik dışı doğan çocukların babalarıyla hukuki bağ kurabilmeleri için en temel yasal dayanağı oluşturmaktadır. 

Annenin (Ananın) Dava Açma Hakkı

Çocuğun annesi, çocuğunun babasıyla soybağının kurulması için babalık davası açma hakkına sahiptir. (TMK m. 301) Annenin bu davayı açma hakkı, çocuğun doğumundan önce veya sonra kullanılabilir. Bu esneklik, annenin içinde bulunduğu koşullara ve hukuki süreci ne zaman başlatmak istediğine bağlı olarak hareket edebilmesine olanak tanımaktadır.   

Önemle belirtilmelidir ki, anne, babalık davasını sadece kendi adına, çocuğunun babasıyla soybağının kurulması amacıyla açabilir. Bu hak, çocuğun henüz reşit olmaması veya kendi adına dava açma ehliyetine sahip olmaması durumunda dahi annenin başvurabileceği bir yoldur. Annenin bu bağımsız dava hakkı, çocuğun menfaatlerinin korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

Çocuğun Dava Açma Hakkı

Kanun koyucu, babalık davası açma hakkını sadece anneye değil, aynı zamanda çocuğa da tanımaktadır. (TMK m. 301) Çocuk, reşit olduktan sonra kendi adına babalık davası açabilmektedir. Bu hak, çocuğun kendi kimliğini ve soybağını yasal olarak belirleme arzusunu yansıtmaktadır. Reşit bir birey olarak çocuk, geçmişte herhangi bir nedenle soybağı kurulmamışsa, bu durumu düzeltmek için doğrudan mahkemeye başvurabilmektedir.

Çocuk henüz reşit değilse, babalık davasında yasal olarak temsil edilmesi gerekmektedir. Bu temsil görevi genellikle mahkeme tarafından atanan bir kayyım tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu temsil görevi, çocuğun menfaatlerini korumak amacıyla mahkeme tarafından atanan bir kayyım tarafından yerine getirilmektedir. Kayyım atanmasının temel sebebi, çocuğun menfaatleri ile annenin veya diğer yasal temsilcilerin menfaatlerinin potansiyel olarak çatışabilecek olmasıdır. Yani; Kayyım atanmasının temel sebebi, çocuğun menfaatleri ile annenin veya diğer yasal temsilcilerin menfaatlerinin çatışma ihtimalidir. Bu sebeple; kayyım, tamamen çocuğun yüksek menfaatini gözeterek hareket etmektedir. Böylece, dava sürecinde çocuğun haklarını korumaktadır. Kayyımın atanması, çocuğun babalık davasında bağımsız ve tarafsız bir şekilde temsil edilmesini sağlamaktadır. Örneğin; annenin önceliği maddi tazminat olabilirken, çocuğun önceliği babasıyla duygusal bir bağ kurmak veya sadece kimliğini öğrenmek olabilmektedir. Kayyım, bu tür olası çıkar çatışmalarını engellemek ve çocuğun yüksek menfaatini her zaman ön planda tutmakla görevlidir. Kayyım, dava sürecinde çocuğun haklarını savunur, gerekli delilleri toplar ve çocuğun yararına en uygun kararın verilmesi için çaba gösterir.   

Kayyım, çocuğun yerleşim yeri mahkemesi olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından atanır. Kayyımın yetkisi, genellikle atandığı özel iş (bu durumda babalık davası) ile sınırlıdır. Annenin velayet hakkı diğer konularda devam ederken, babalık davasındaki temsil yetkisi kayyıma aittir. Bu düzenleme, çocuğun babalık davasında bağımsız ve tarafsız bir şekilde temsil edilmesini sağlayarak, çocuğun haklarının en iyi şekilde korunmasına hizmet etmektedir.

Anne ve Çocuğun Birlikte veya Ayrı Ayrı Dava Açma Hakkı

Hem anne hem de çocuk, babalık davasını birbirinden ayrı (bağımsız) olarak açma hakkına sahiptirler. Bu, annenin kendi adına dava açabileceği gibi, çocuğun da reşit olduktan sonra veya reşit olmadan önce kayyım aracılığıyla dava açabileceği anlamına gelmektedir. Babalık davasının çocuk tarafından açılması halinde, çocuk, kayyım ile temsil edilir. 

Davalar ayrı ayrı açıldığı takdirde iki dava birbirini etkilemez. Örneğin, çocuğun davadan feragat etmiş olması annenin açmış olduğu davayı etkilemeyecektir. Bu durum, annenin ve çocuğun babalık davasındaki hukuki konumlarının ve haklarının birbirinden bağımsız olduğunu açıkça göstermektedir. Annenin dava hakkı, çocuğun kararından veya eylemlerinden bağımsız olarak varlığını sürdürmektedir. Bu ilke, annenin çocuğunun babasıyla soybağının kurulması yönündeki menfaatini korumaktadır. Hatta çocuğun çeşitli nedenlerle davayı sürdürmek istememesi durumunda dahi geçerlidir.

Ayrıca, anne ve çocuk dilerlerse davayı birlikte de açabilirler. Bu durum, her iki tarafın da aynı hukuki sonucu hedeflediği durumlarda süreci kolaylaştırabilir. Annenin ve çocuğun dava haklarının birbirinden bağımsız olması, birinin dava açmaması veya davadan feragat etmesi durumunda diğerinin dava açma hakkının saklı kalmasını sağlamaktadır.

Soybağının Kurulması Davasında İspat

Yukarıda açıkladığımız üzere, soybağı, içeriği ve diğer hukuki meselelere etkisi sebebiyle oldukça önemlidir. Dolayısıyla; bu bağın tesis edilmesine yönelik davalarda sunulan ispat araçları, gerçeğin ortaya çıkarılması açıdan oldukça önemlidir. Bu sebeple; davanın niteliği gereği soybağının kurulmasında ispat araçlarını büyük bir titizlikle değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda; soybağının kurulması davasında mahkemenin titizlikle değerlendirdiği ispat araçlarından bazıları aşağıdaki gibidir:

Resmi Kayıtlar ve Belgeler

Soybağının kurulması davalarında başvurulan temel ispat araçlarından biri resmi kayıtlar ve belgelerdir. Bu kapsamda nüfus kayıtları ve vukuatlı nüfus kayıt örneği, evlenme cüzdanı ve doğum belgesi en güçlü deliller arasındadır. 

Nüfus kayıtları, bireyin kimlik bilgilerini, aile bireylerini, medeni durumunu ve doğum, evlilik, boşanma, ölüm gibi önemli yaşam olaylarını içeren resmi belgelerdir. Vukuatlı nüfus kayıt örneği ise, bu olayların detaylı bir tarihsel dökümünü sunarak aile bağlarının ve soy ağacının belirlenmesinde kritik bir rol oynar. 

Bu belgeler, resmi nitelikleri gereği hukuki geçerliliğe sahiptir ve aksi kanıtlanıncaya kadar doğru kabul edilirler. Mahkemeler, nüfus kayıtlarını mevcut hukuki durumu gösteren önemli bir delil olarak değerlendirmekle birlikte, bu kayıtların gerçeği yansıtmadığı iddiaları ortaya konulduğunda, iddiaların diğer delillerle desteklenmesini beklemektedir. 

Tanık İfadeleri

Soybağının kurulması davalarında, maddi delillerin yanı sıra tanıkların ifadeleri de önemli bir kanıt kaynağı olabilmektedir. Özellikle; aile ilişkileri, tarafların birlikte yaşama durumları veya çocuğun ebeveynleriyle olan bağı gibi konularda doğrudan bilgi sahibi olan kişilerin dinlenmesi, davanın aydınlatılmasına yardımcı olabilmektedir. Bu tanıklar, genellikle aile çevresinden, arkadaşlardan veya komşulardan seçilir ve olaya dair gözlemlerini mahkemeye aktarmaktadırlar.

Tanık olarak çağrılan kişilerden beklenen, soy bağına ilişkin bilgilerinin kaynağını net bir şekilde açıklamalarıdır. Bu bilgiyi nasıl edindiklerini (örneğin, doğrudan görerek mi, taraflardan duyarak mı, yoksa genel bir kanaatle mi?), ilgili kişileri ne kadar süredir tanıdıklarını ve bahsettikleri olayların ne zaman gerçekleştiğini belirtmeleri, ifadenin güvenirliği açısından kritik rol oynar. Somut detaylar ve tutarlı anlatımlar, ifadenin değerini arttırmaktadır.

Mahkeme, tanık ifadelerini değerlendirirken, tanığın tarafsızlığını, beyanlarının diğer delillerle uyumunu ve genel tutarlılığını dikkate almaktadır. Tanıkların ifadeleri, özellikle DNA testi gibi kesin bilimsel kanıtların olmadığı veya bu kanıtları destekleyici nitelikte olduğu durumlarda önem kazanmaktadır. Ancak; tanık beyanları tek başına hükme esas alınmaz. Hakim, tüm delilleri bir arada değerlendirerek vicdani kanaatine göre bir karar vermektedir.

Fotoğraflar

Soy bağının kurulması davalarında, iddiaları desteklemek veya çürütmek amacıyla sunulan deliller arasında fotoğraflar da yer alabilmektedir. Fotoğraflar, özellikle taraflar arasındaki ilişkinin geçmişini, niteliğini ve sürekliliğini görsel olarak yansıtma potansiyeli taşımaktadır. Birlikte geçirilen anları, paylaşılan sosyal ortamları veya ailevi bağları gösteren kareler, mahkemenin olayları daha iyi anlamasına yardımcı olabilmektedir.

Özellikle eski tarihli ve aile ortamında çekilmiş fotoğraflar, soy bağı iddiaları açısından daha anlamlı olabilmektedir. Örneğin, iddia edilen ebeveynin çocukla bebekliğinden itibaren çekilmiş samimi fotoğrafları, aile toplantılarında veya özel günlerde (bayram, doğum günü vb.) birlikte çekilmiş kareler, ilişkinin varlığına ve sürekliliğine dair önemli ipuçları sunabilir. Bu tür görseller, tarafların bir aile birimi olarak göründüğünü veya ebeveynin çocuğu kendi çocuğu gibi benimsediğini ima edebilmektedir.

Mahkeme, fotoğrafları genellikle tek başına kesin bir kanıt olarak değil, diğer delilleri destekleyici bir unsur olarak değerlendirmektedir. Fotoğrafın ne zaman ve hangi bağlamda çekildiği, kimleri gösterdiği ve ne tür bir ilişkiyi yansıttığı önemlidir. Fotoğrafların değeri, tanık ifadeleri, mesajlaşmalar, belgeler veya DNA testi gibi diğer kanıtlarla birlikte ele alındığında artmaktadır. Dolayısıyla, soy bağı iddiasını güçlendirmek için sunulan fotoğrafların, davanın bütünü içindeki diğer delillerle tutarlı olması beklenmektedir.

DNA Testi

Günümüzde ilerleyen teknoloji, DNA testini soy bağlarının (nesep) kurulmasında vazgeçilmez bir delil konumuna getirmiştir. Bu bilimsel yöntem, genellikle kan veya tükürük gibi biyolojik örnekler üzerinden, soy bağı kurulacak kişinin yakın akrabalarından alınan DNA örnekleriyle karşılaştırma yapılarak biyolojik bağlantıyı yüksek doğrulukla tespit eder. Test süreci, laboratuvar analizi ve sonuçların uzmanlarca değerlendirilmesini içerir ve bu testler yalnızca Adli Tıp Kurumu veya Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış özel genetik tanı laboratuvarlarında yapılabilir.

Soybağının kurulması davalarında, özellikle babalık davalarında, DNA testi en önemli kanıt olarak öne çıkmaktadır. Mahkemeler, talep üzerine veya re’sen (kendiliğinden) DNA testi yapılmasına karar verebilmektedir. Davalının, hâkim tarafından istenen bu tür bir bilimsel incelemeye (DNA testi gibi) rıza göstermemesi, mahkeme tarafından davalının aleyhine bir delil olarak yorumlanabilir. Bu yaklaşım, tarafların keyfi olarak delil karartmasının önüne geçmeyi hedefler. Hatta mahkeme kararına rağmen DNA testi yaptırmaktan kaçınan kişi, bilimsel gerçeğin ortaya çıkarılması ve çocuğun soy bağının kesin olarak belirlenmesi amacıyla zorla teste tabi tutulma riskiyle karşı karşıyadır.

Bununla birlikte, DNA testi sonucu soybağının tespitinde çok güçlü bir kanıt olsa da, hâkim kararını verirken yalnızca bu sonuca bağlı kalmak zorunda değildir. Hakim, DNA testi bulgularının yanı sıra kan grupları uyumu, antropobiyometri (fiziksel ölçüm ve özellikler), taraflar arasındaki fiziksel benzerlikler ve gebelik süresi gibi diğer tıbbi verileri ve delilleri de dikkate alarak kapsamlı bir değerlendirme yapar. Bu bütüncül yaklaşım, soybağının tespiti konusunda en doğru karara ulaşılabilmesi için farklı delil türlerinin birlikte ele alınmasını sağlamaktadır.

Soybağının Kurulması Davasında Süreler Nelerdir?

Soybağının doğru ve zamanında kurulması, sadece biyolojik bir olgu olmanın ötesinde, hukuki bir statü yaratır. Bu sebeple; bu statü, miras, nafaka, velayet gibi pek çok alanda sonuçlar doğurmaktadır. Bu sebeple, soybağının doğru ve zamanında kurulması hem çocuğun hem de diğer ilgili tarafların hakları için hayati öneme sahiptir.

Bu kapsamda; çocuğun babalık davası açma hakkı süre ile değildir. Zira; Anayasa Mahkemesi (AYM), çocuğun dava hakkına ilişkin hak düşürücü süre hükmünü (TMK m. 303/2) iptal edilmiştir. (AYM, 2010/71 E., 2011/143 K., 27.10.2011 T.) Bu iptal kararı sonrasında, çocuk tarafından açılan babalık davasında artık herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Bu sebeple; çocuk, ergin olduktan sonra veya ergin olmadan önce kayyım aracılığıyla her zaman babalık davası açabilmektedir. Bu durum, çocuk haklarına verilen önceliği ve çocuğun kendi geleceğini etkileyecek önemli bir konuda süresiz dava açabilme hakkının tanınmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Çocuğun ergin olana kadar veya ergin olduktan sonraki yaşamında babasıyla soybağı kurma ihtiyacı ortaya çıkabilir. Böylece; süresiz dava açma hakkı, bu ihtiyacın her zaman karşılanabilmesini sağlamaktadır. Çocuğun ergin olmadan dava açması gerektiği durumlarda ise, TMK’nın ilgili hükümleri gereğince çocuğa bir kayyım atanır. Kayyım, çocuğun menfaatlerini gözeterek onun adına davayı açar ve yürütmektedir. Anne ile çocuğun menfaatlerinin çatışabileceği durumlarda kayyımın atanması, çocuğun haklarının en iyi şekilde savunulmasını temin etmektedir.

Ancak; soybağının kurulması davasında çocuk için bir süre ön görülmese de, anne için görülmüştür. ilişkin Bu doğrultuda; söz konusu süreler aşağıdaki gibidir:

Soybağının Kurulması Davasında Hak Düşürücü Süreler Nelerdir?

Baba açısından  soybağının kurulması davası, çocuğun doğumundan önce ya da sonra açılabilir. Ancak; kanun koyucu mevzuatta annenin babalık davası açma hakkını belirli bir süreye tabi tutmuştur. (TMK m. 301) Bu süre, hak düşürücü niteliktedir ve sürenin geçirilmesi halinde annenin dava açma hakkı sona erer.   

Bu doğrultuda; ana, doğumdan başlayarak 1 yıl içinde bu davayı açmalıdır. Aksi halde dava açma hakkı düşmektedir. Bu 1 yıllık sürenin başlangıcının çocuğun doğumu olarak belirlenmesi, annenin doğumun ardından çocuğun durumu ve kendi koşulları hakkında daha net bir değerlendirme yapabilmesine olanak tanımaktadır.

Ancak; bu süre, bazen annenin içinde bulunduğu psikolojik veya sosyal durumlar, sağlık sorunları gibi nedenlerle dava açmak için yeterli olmayabilir. Bu  sebeple; kanun koyucu, belirli istisnai durumları da öngörmüştür. Bu sürenin hak düşürücü nitelikte olması, mahkemenin bu süreyi kendiliğinden dikkate alacağı ve sürenin geçmiş olması halinde davayı, karşı tarafın herhangi bir itirazına gerek kalmaksızın reddedeceği anlamına gelmektedir. Bu durum, annenin hak kaybı yaşamaması için bu bir yıllık süreye dikkat etmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu durumlar aşağıdaki gibi açıklanabilir:

Çocuğun Başka Bir Erkekle Soybağı İlişkisi Varsa

Eğer çocuk ile başka bir erkek arasında hukuken kurulmuş bir soybağı ilişkisi varsa, annenin 1 yıllık dava açma süresinin bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlayacağını öngörmektedir. (TMK m. 202/1,2) Bu durum, özellikle evlilik içinde doğan ve babalık karinesi gereği kocanın babası sayıldığı durumlarda söz konusu olabilmektedir. Eğer anne, bu karineyi çürütmek ve çocuğun gerçek babasının başkası olduğunu iddia ederek babalık davası açmak isterse, öncelikle mevcut soybağı ilişkisinin hukuki olarak sona ermesi gerekmektedir. Bu genellikle soybağının reddi davası yoluyla gerçekleşmektedir.

“Soybağı ilişkisinin ortadan kalktığı tarih” ifadesinin ne anlama geldiği ve bu tarihin nasıl tespit edileceği hukuki yorum gerektirmektedir. Özellikle, soybağının reddi davası gibi süreçlerde, mahkeme kararının kesinleşme tarihi önem kazanmaktadır. Yargıtay kararları, bu tür durumlarda annenin dava açma süresinin başlangıcını somut olayın özelliklerine göre değerlendirecektir. Örneğin; babalık karinesinin çürütülmesine ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarih, annenin yeni bir babalık davası açması için öngörülen 1 yıllık sürenin başlangıcı olarak kabul edilebilmektedir.

Bu hüküm, çelişkili soybağı iddialarını önlemeyi ve hukuki netliği sağlamayı amaçlamaktadır. Mevcut bir baba kaydı varken, aynı çocuk için başka bir babalık davasının açılması hukuki karmaşaya yol açabilir. Bu nedenle, öncelikle mevcut ilişkinin sona ermesi beklenir.   

Gecikmeyi Haklı Kılan Sebepler Varsa

Kanun koyucu, 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesinde annenin kusuru olmaksızın haklı nedenler varsa, bu nedenin ortadan kalkmasından itibaren 1 ay içinde dava açabileceğini belirtmektedir. Bu hüküm, olağanüstü durumlarda annenin dava açma hakkını korumayı amaçlamaktadır. Haklı sebep kavramı, her somut olayın özelliklerine göre mahkeme tarafından değerlendirilir. Bu sebepler, annenin iradesi dışında gelişen ve dava açmasını engelleyen durumlar olabilir. 

Gecikmeyi haklı kılan sebepler neler olabilir? sorusu, Yargıtay kararlarında sıklıkla tartışılan bir konudur. Annenin ağır hastalığı, uzun süreli yurt dışında bulunması, psikolojik sorunları, doğal afetler nedeniyle ulaşım veya iletişim imkanlarının kısıtlanması, dolandırılması veya yanıltılması gibi durumlar haklı sebep olarak kabul edilebilir. Ancak, her durumun mahkeme tarafından ayrı ayrı değerlendirileceği ve haklı sebebin varlığının anne tarafından ispatlanması gerektiği unutulmamalıdır. 

Haklı sebebin ortadan kalkmasından itibaren işlemeye başlayan 1 aylık ek süre, annenin gecikmeyi haklı kılan neden ortadan kalktıktan sonra makul bir süre içinde dava açmasını gerektirir. Bu 1 aylık ek süre de hak düşürücü niteliktedir ve bu sürenin de kaçırılması halinde dava açma hakkı tamamen sona ermektedir.   

Soybağının Kurulması Davasında Yargılama Usulü

Soybağına ilişkin anlaşmazlıkların veya belirsizliklerin ortaya çıkması durumunda, bu hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulması için yargısal bir süreç işletilmektedir. Bu doğrultuda; yetkili ve görevli mahkemeler ilgili yargılama usulünü uygulamaktadır.

Soybağının kurulmasına yönelik hukuki süreç, yetkili ve görevli Aile Mahkemesine bir dava dilekçesi sunulmasıyla başlamaktadır. Dava dilekçesinde, davacı ve davalının kimlik bilgileri, soybağının kurulması talebi ve bu talebin hukuki dayanakları açıkça belirtilmelidir. Her ne kadar metinde dilekçenin içeriğine dair detaylı bilgi verilmemiş olsa da, genel hukuk prensipleri gereğince, davanın konusunu ve gerekçesini net bir şekilde ortaya koymak dava sürecinin sağlıklı ilerlemesi için elzemdir.

Dava açıldıktan sonra mahkeme, derhal durumu Cumhuriyet savcısına ve Hazineye bildirmektedir.  Bu bildirim zorunluluğu, soybağı davalarının sadece taraflar arasındaki özel bir hukuki ilişkiyi değil, aynı zamanda kamu düzenini de ilgilendiren bir yönü olduğunu göstermektedir. Cumhuriyet savcısının bilgilendirilmesi, devletin hukuki süreç üzerindeki gözetimini ve kamu menfaatinin korunmasını amaçlar. Hazineye yapılan bildirim ise, soybağının kurulması halinde ortaya çıkabilecek potansiyel mali sonuçlar (örneğin, miras hakları veya devletin sosyal yardım yükümlülükleri) nedeniyle önem taşır. Davayı annenin açması durumunda, çocuğa atanmış olan bir kayyım varsa, bu kayyıma da haber verilir. Kayyımın bilgilendirilmesi, özellikle çocuğun menfaatlerinin korunması gerektiği durumlarda, çocuğun haklarının bağımsız bir şekilde temsil edilmesini sağlar. Eğer davayı kayyım açmışsa, bu durumda da anneye bilgi verilir.Annenin bilgilendirilmesi, onun da sürece dahil olarak kendi beyanlarını ve delillerini sunabilmesi açısından önemlidir. Bu bildirimler, yargılama sürecinin şeffaflığını ve adilliğini temin etmeyi amaçlamaktadır.

Soybağı davalarının kamu düzenini ilgilendiren davalar olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple; soybağı davalarında hâkim, maddi olguları kendiliğinden araştırma yetkisine sahiptir ve sunulan kanıtları serbestçe değerlendirmektedir. Bu ilke, davanın sadece tarafların sunduğu delillerle sınırlı kalmayıp, gerçeğin ortaya çıkarılması için hâkimin aktif bir rol üstlenmesini gerektirmektedir. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesi için gerekli ve sağlık açısından tehlike oluşturmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. 

Ayrıca; babalık karinesi, babalık davalarında önemli bir hukuki karinedir. Bu karine, ispat yükünü davalıya yüklemektedir. Yani, bu şartların gerçekleştiği durumlarda, davalı çocuğun babası olmadığını kanıtlamakla mükelleftir. Ancak davalı, bu karinenin aksini somut delillerle ispatlayabilmektedir. Bu düzenleme, çocuğun doğumuna yakın bir zamanda anne ile cinsel ilişkiye giren erkeğin, aksi kanıtlanana kadar çocuğun babası olarak kabul edilmesini sağlayarak, çocuğun soybağının hızlı bir şekilde kurulmasına yardımcı olmaktadır. Karinenin varlığı, davacının işini kolaylaştırırken, davalıya da gerçeği ortaya çıkarma fırsatı tanımaktadır.

Toplanan tüm deliller ve yapılan incelemeler sonucunda mahkeme, davalının çocuğun babası olduğuna karar verirse, çocuk ile baba arasında hukuki bir soybağı ilişkisi kurulmuş olmaktadır. Bu karar, taraflar için önemli hukuki sonuçlar doğurur. Kararın kesinleşmesiyle birlikte, nüfus kayıtlarında gerekli değişiklikler yapılır ve baba, çocuğun resmi kayıtlara geçmesi sağlanmaktadır. Soybağı ilişkisinin kurulmasıyla birlikte çocuk, babası üzerinden miras hakkı, babanın soyadını taşıma hakkı, babadan nafaka talep etme hakkı gibi tüm yasal haklara sahip olmaktadır. Aynı şekilde, babanın da çocuğu üzerinde velayet hakkı (duruma göre) ve çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma yükümlülüğü gibi hak ve yükümlülükleri doğmaktadır.. Mahkeme kararı, sadece taraflar arasındaki ilişkiyi düzenlemekle kalmaz, aynı zamanda çocuğun hukuki statüsünü de belirleyerek onun geleceği üzerinde önemli bir etkiye sahip olmaktadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda; babalık davası sürecinin temel aşamalarını aşağıdaki tabloda özetleyebiliriz:

AşamaAçıklama
Dava AçılmasıDavacının (anne veya çocuk) yetkili ve görevli Aile Mahkemesine dava dilekçesi sunmasıyla süreç başlar.
İhbarlarMahkeme, davayı Cumhuriyet savcısına, Hazineye ve duruma göre kayyıma veya anneye bildirir.
Delillerin ToplanmasıTarafların sunduğu deliller toplanır. Genellikle DNA testi en önemli delildir. Gerekirse tanık dinlenir ve diğer tıbbi incelemeler yapılır.
Bilirkişi İncelemeleriMahkeme, soybağının tespiti için bilirkişi incelemesi (özellikle DNA testi) yaptırabilir.
Tanıkların DinlenmesiTarafların gösterdiği tanıklar mahkeme tarafından dinlenir.
Mahkeme KararıToplanan deliller ve yapılan incelemeler sonucunda mahkeme, soybağının kurulmasına veya reddine karar verir.
Kararın KesinleşmesiMahkeme kararının taraflarca temyiz edilmemesi veya temyiz talebinin reddedilmesiyle karar kesinleşir. Kesinleşme sonrası nüfus kayıtlarında gerekli değişiklikler yapılır.

Soybağının Kurulması ile İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/10510 E.  2019/4603 K. T. 6.5.2019

“… Nüfus kaydının düzeltilmesi davası, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.01.2008 tarih 2008/2-36-47 Sayılı içtihadında da açıklandığı üzere, resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi sebebiyle mevcut kaydın düzeltilmesi davasıdır. Böyle bir dava sonucunda, kaydının düzeltilmesi istenen kişinin, o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da, davayı soybağı davası haline dönüştürmez. Bu nedenle davacının birinci talebi, gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olup, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Davacının ikinci talebi olan gerçek anne ve baba hanesine kayıt istemi de anne yönünden çocukla ana arasındaki soybağı doğumla kurulduğundan yine nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olması baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur. İkinci talep baba yönünden ise anne ve baba arasında evlilik ilişkisi bulunmadığı durumlarda soybağının düzeltilmesi davasıdır. Bilindiği üzere; baba arasındaki soybağı ana ile evlilik, tanıma ve hakim hükmü ile kurulur. Esasen soybağına ilişkin uyuşmazlıklarda, kişisel durum ile ilgili nüfus kaydında yer alan bilgi “doğru” olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir. Bu doğru kayıt, daha sonra açılan bir dava, soybağının reddi veya sonradan evlenme yoluyla soybağına itiraz veya tanımaya itiraz veya tanımanın iptali yahut da af kanunları ile yapılan nesep düzeltmeye itiraz ile teknik olarak bir yanlışlığa dönüştürülmektedir. …”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 383/294 29.05.2024 T. 

“… Anayasa mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından veya çocuk adına açılan babalık davalarına herhangi bir hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı-Ana baba arasında evlilik birliğinin bulunmaması halinde velayetin anaya ait olacağı, yasal temsilci ile küçüğün menfaati çatıştığında küçüğe kayyım atanacağı, babalık davasının; Cumhuriyet savcısı ile Hazineye bağlandığı, dava ana tarafından açıldığında kayyıma, kayyım tarafından açılmış ise anaya ihbar edilmesi gerektiği-Anne, babalık davası ile birlikte veya ayrı ayrı olarak baba veya mirasçılarından mali haklarını isteyebileceği-Mali hakların ne zaman istenebileceğine ilişkin bir süre şartı öngörülmediği …”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 8-269/228 09.03.2021 T. 

“Soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tara arı, dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu- Ana ile soybağının kurulması (doğuran kadının tespit edilmesi) hâlinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davalıyı doğuran annenin öncelikle belirlenmesi gerektiği- Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesinin mümkün olduğu-  Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak davanın “soybağının reddi” davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davası olduğu-  Davalının anne ve baba isimlerinin değişmesi durumunda miras durumunun da değişikliğe uğrayacağı, bir başka anlatımla davalının mirasçılıktan çıkarılması durumunun gündeme geleceği, bu itibarla ortaya çıkacak hukuki sonuçlar ve kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda doğru sicil oluşturulması zorunluluğu dikkate alındığında gerektiğinde DNA testinin yaptırılmasında yarar bulunduğu- Davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesince “görevsizlik kararı” verildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği, dosya kendisine gönderilen aile mahkemesince de görevsizlik kararı verilerek temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine görev uyuşmazlığı yönünden Yargıtay 17. HD’nce; davanın niteliğine göre aile mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği, mahkemece merci tayini kararı sonrasında hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 8. HD.’nce bozulduğu ve mahkemece merci tayini kararı gereğince davanın soybağının reddi davası olarak kabulünün zorunlu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verildiği uyuşmazlıkta mahkemece davacı tarafından açılan davanın “nüfus kayıt düzeltim” davası olarak kabul edilerek işin esasına girilmesi ve davaya nüfus müdürlüğünün de katılımı sağlanarak deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerektiği …”

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 10446/6828  02.07.2019 T. 

“… Davacılar tarafından açılan davanın nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilerek işin esasına girilmesi, tara arın gösterecekleri kanıtlar toplandıktan ve davalının çocuğu olup olmadıklarının tespiti açısından DNA testi yaptırıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği …”

Soybağının Kurulması Davası Dilekçe Örneği

Yukarıda açıklamalarımız soybağının kurulması dava dilekçesi örneği aşağıdaki gibidir. Ancak; somut olayın özelliğine göre dilekçenin içeriğinin değişebileceği unutulmamalıdır. 

ANKARA … AİLE MAHKEMESİNE

DAVACI : [Adı Soyadı] (T.C. Kimlik No: [T.C. Kimlik Numarası])

Adres : [Davacının Adresi]

VEKİLİ : Av. [Avukatın Adı Soyadı]

Adres : [Avukatın Adresi]

DAVALILAR : Müteveffa [İddia Edilen Babanın Adı Soyadı]’nın Mirasçıları

  1. [Mirasçı 1 Adı Soyadı, Biliniyorsa T.C. ve Adresi]
  2. [Mirasçı 2 Adı Soyadı, Biliniyorsa T.C. ve Adresi]
  3. [Diğer Mirasçılar…] (Not: Mirasçılar tam olarak bilinmiyorsa, “Müteveffa [Babanın Adı Soyadı]’nın veraset ilamında gösterilen/gösterilecek yasal mirasçıları” şeklinde belirtilebilir ve mirasçılık belgesinin celbi talep edilebilir.)

KONU : Müvekkil ile müteveffa [İddia Edilen Babanın Adı Soyadı] arasında soybağının (babalığın) tespiti talebimizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR

  1. Müvekkilin annesi [Annenin Adı Soyadı] ile müteveffa olduğu iddia edilen babası [Babanın Adı Soyadı] arasında, birlikteliklerinin devam ettiği süre zarfında resmi bir evlilik akdi kurulmamıştır. Taraflar arasındaki ilişki, fiili birliktelik ve/veya dini nikah temelinde sürmüştür. Nitekim nüfus müdürlüğünden alınan kayıtlarda da taraflar arasında resmi bir evlilik bağının bulunmadığı sabittir.
  2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 282. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, çocuk ile baba arasındaki soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Müvekkilin anne ve babası arasında resmi evlilik bulunmadığından, baba ile arasında kendiliğinden bir soybağı ilişkisi tesis edilmemiştir.
  3. Müteveffa [Babanın Adı Soyadı], sağlığında TMK m. 295’te düzenlenen tanıma yollarından (nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvuru, resmî senet veya vasiyetname ile beyan) herhangi birini kullanarak müvekkili tanımamıştır. Müteveffanın vefatı nedeniyle bu yolların kullanılması da artık mümkün değildir.
  4. Bu hukuki durum neticesinde müvekkil, annesi [Annenin Adı Soyadı]’nın nüfus kütüğüne kaydedilmiştir. Müvekkilin nüfus kaydında baba adı hanesinde görünen “[Orijinal dilekçedeki örnek isim: Abdullah]” ismi ise, müvekkilin biyolojik babasını temsil etmemekte olup, resmi evlilik dışı doğan çocukların kayıtlarında baba hanesinin boş bırakılmaması adına o dönemdeki idari teamüller gereği yazılmış, hukuki bir anlam ifade etmeyen sembolik bir kayıttan ibarettir. Müvekkilin halihazırda hukuken tanınmış bir babası bulunmamaktadır.
  5. Dolayısıyla, müvekkil ile müteveffa baba arasında hukuken kurulmuş bir soybağı mevcut olmadığından, açılan işbu dava bir nüfus kaydının düzeltilmesi davası niteliğinde olmayıp, TMK m. 301 vd. hükümleri çerçevesinde soybağının (babalığın) tespiti davasıdır.
  6. TMK m. 301/1 hükmü, “Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler.” düzenlemesini amirdir. Aynı maddenin 2. fıkrası ise “Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.” hükmünü içermektedir. Müvekkilin babası olduğu iddia edilen [Babanın Adı Soyadı] vefat etmiş olduğundan, işbu dava yasal mirasçıları olan davalılara karşı ikame edilmiştir.
  7. Müvekkilin, müteveffa [Babanın Adı Soyadı]’nın biyolojik çocuğu olduğunun bilimsel olarak tespiti amacıyla, müteveffadan alınacak (mezar açma suretiyle veya varsa saklanan doku örneklerinden) ve müvekkilden alınacak kan veya doku örnekleri üzerinde Adli Tıp Kurumu veya uzman bir kuruluş marifetiyle DNA testi yapılarak babalık karinesinin kuvvetlendirilmesi/ispatlanması elzemdir.
  8. Ayrıca, müvekkilin annesi ile müteveffa babanın fiili birliktelik yaşadıklarına, müvekkilin bu birliktelikten dünyaya geldiğine ve müteveffanın müvekkili kendi çocuğu olarak kabul ettiğine dair tanık beyanları da iddialarımızı destekleyecektir. Tanık listemiz Mahkemenize ayrıca sunulacaktır.
  9. Yukarıda izah edilen nedenlerle, müvekkil ile müteveffa [Babanın Adı Soyadı] arasında soybağının kurulması için işbu davanın açılması zorunluluğu hasıl olmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER : 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu m. 282/2, 295, 301, 303 ve ilgili diğer maddeleri, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili sair yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER :

  1. Nüfus kayıt örnekleri (Davacı, anne, müteveffa baba ve davalı mirasçılara ait),
  2. Veraset İlamı (Müteveffaya ait, celbi talep olunur),
  3. (Varsa) Hastane doğum kayıtları,
  4. Tanıdık beyanları (İsimleri ve adresleri bilahare bildirilecektir),
  5. DNA incelemesi (Adli Tıp Kurumu veya uzman kuruluştan alınacak bilirkişi raporu),
  6. Keşif (Gerekirse),
  7. Yemin,
  8. Fotoğraflar, mektuplar vb. her türlü yazılı belge,
  9. İkamesi mümkün her türlü yasal delil.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda arz ve izah olunan ve Sayın Mahkemenizce re’sen nazara alınacak nedenlerle;

  1. Öncelikle müteveffa [Babanın Adı Soyadı]’nın yasal mirasçılarının tam olarak tespiti için ilgili nüfus müdürlüğünden ve/veya Sulh Hukuk Mahkemesi’nden veraset ilamının celbine,
  2. Haklı davamızın KABULÜNE,
  3. Müvekkil [Davacının Adı Soyadı] (T.C. No: [T.C. Kimlik Numarası]) ile müteveffa [Babanın Adı Soyadı] arasında SOYBAĞININ (BABALIĞIN) KURULDUĞUNUN TESPİTİNE,
  4. İşbu tespit kararı doğrultusunda gerekli değişikliğin yapılması için kararın kesinleşmesini müteakip ilgili Nüfus Müdürlüğü’ne müzekkere YAZILMASINA,
  5. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde BIRAKILMASINA,

karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz. [Tarih]

DAVACI VEKİLİ 

Av. [Avukatın Adı Soyadı] 

(İmza)

Av. Yalçın KILIÇ & Av. Zeynep ÜRÜŞAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mesaj Gönder
Whatsapp İletişim Hattı
Merhaba,
Nasıl yardımcı olabilirim ?